Sonsuz.ForumDizini.Com | Sonsuz Paylaşım
KOYUNHISARI MUHAREBESI ve SONRASI Uyeolf
Misafirsen üye ol.Üye isen giriş yap


Forumda size gözükmeyen yerlerden yararlanmak için üye olun!!!
Sonsuz.ForumDizini.Com | Sonsuz Paylaşım
KOYUNHISARI MUHAREBESI ve SONRASI Uyeolf
Misafirsen üye ol.Üye isen giriş yap


Forumda size gözükmeyen yerlerden yararlanmak için üye olun!!!
Sonsuz.ForumDizini.Com | Sonsuz Paylaşım
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

Sonsuz.ForumDizini.Com | Sonsuz Paylaşım


 
AnasayfaAramaLatest imagesKayıt OlGiriş yap

 

 KOYUNHISARI MUHAREBESI ve SONRASI

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
Webmas[TR]
Acemi Üye
Acemi Üye
Webmas[TR]


Erkek Mesaj Sayısı : 33
Yaş : 39
Nerden : Almanya
Kayıt tarihi : 01/05/09

KOYUNHISARI MUHAREBESI ve SONRASI Empty
MesajKonu: KOYUNHISARI MUHAREBESI ve SONRASI   KOYUNHISARI MUHAREBESI ve SONRASI EmptyCuma Mayıs 01, 2009 6:58 pm

Osman Gazi ve beyligi için büyük bir ehemmiyeti haiz
olan Koyunhisari muharebesi, döneminin strateji bakimindan en önemli muharebelerinden
biridir. Bu muharebe, Osman Bey'in Iznik sehrini baski altinda tutmasi üzerine ilk defa
Bizanslilarla karsi karsiya gelmesine de sebep olmustu. Osman Bey ve arkadaslarinin
basarilan, Bizans Imparatoru ile komsu Rum beylerini harekete geçirdi. Bu sebeple 1306
senesinde kendi aralarinda bir toplanti yaptilar. Bu toplantida basta Bursa Rum valisi
olarak Atranos (bugünkü Orhaneli kazasinin merkezi olan Adrianos kasabasi), Kete (Kite,
halen Bursa'da bir köy) Bednos (Mednos, Madenos, Bursa'nin kuzey batisinda bugünkü
Balat köyü) ve Kestel tekfurlan bu toplantida hazir bulunmuslardi. Bursa tekfuru, onlara
uzun bir hitabede bulunarak Osman Gazi ve devletinin kendileri için nasil büyük bir
tehlike oldugunu anlatmakla kalmamis ayni zamanda birbirleri ile nasil yardimlasacaklarini
ve günden güne büyüyen bu tehlikeyi nasil bertaraf edeceklerini de bildirmisti. Buna
göre tekfurlar büyük kuvvetler toplayarak ani bir baskinla bu tehlikeyi ortadan
kaldirmaya karar verdiler. Bu arada Bizans'tan da Muzalon komutasinda iki bin kadar
yardimci bir kuvvet geldi. Osman Gazi, casuslari vasitasiyla beyligi aleyhine düsünülen
bu baskindan zamaninda haberdar oldu. Bu yüzden kuvveti sayica çok az olmasina (bes bin
civari) ragmen bu müttefik orduyu Koyunhisari (Izmit'in Kuzey Dogusunda eski bir kale
Baphaeon) mevkiinde karsilamaya karar verdi. Az ve fakat çevik bir kuvvetle hazir
bekleyen Osman Bey, muharebeye girmekten çekinmedi. Bu muharebede iki taraf ta çok
zayiat verdi.


Tarihçi Hoca Saadeddin Efendi bu siddetli çarpismayi
söyle tasvir eder:


"Kirilasica düsman edince cûs u hurûs Saflar
kaynayip deniz misali eyledi cûs"


"Yigitlerin oklari, güzellerin gözleri gibi
fitneler saçmaya, Osmanlinin keskin kilici asiklarin kirpikleri gibi kanlar dökmele,
ugursuz düsmanin kelleleri boru ve davul nagmeleri ile oynamaya baslayinca, kan deryasina
gömülen kara kafalarinda yuva kuran fesad tohumlari, bozdoganlarin vuruslari altinda
kirilmis, Islâm ordusu yeni bir basari ve zafer kazanmisti." Gerçekten çok çetin
geçen bu savasta, Osman Gazi'nin yegeni ve Gündüz Bey'in oglu Aydogdu sehid oldu. Gerek
bu vak'a gerekse Osman Bey'in kuvvetlerinin azligi, Osmanli kuvvetlerinin duraklamasina
sebep olduysa da bizzat Osman Bey'in ileri atilip orduyu tesyi etmesi sonucunda düsman
geri çekilme zorunda kaldi. Maglubiyeti kabul edip çekilen düsman ordusu, takib edildi.
Bu takib, Dinboz (Sogukpinar Nahiyesine bagli bir köy)'a kadar sürdü. Burada yeniden
siddetli bir çarpisma meydana geldi. Kestel ve Bednos tekfurlari burada maktul
düstüler. Böylece Bizans tarafindan da desteklenen birlesik ordu maglub oldu. Bursa ve
Adrenos tekfurlari kendi kalelerine çekildiler. Kite tekfuru ise Ulubat tekfuruna
sigindi. Osman Bey kuvvetlerinin, bu tekfura karsi büyük bir kin ve hinçlari vardi. Bu
sebeple onu takib ederek Ulubat tekfurundan teslimini istediler. Tekfur, kale halkinin
istek ve israrlarina dayanamayarak bir sartla onu teslim edebilecegini söyler. Buna göre
Osmanli kuvvetleri Ulubat nehri köprüsünden geçmeyeceklerdi. Gerçekten de gerek Osman
Bey'in hayatinda, gerekse onun halefleri zamaninda bu söz tutularak adi geçen köprüden
geçilmedi. Ancak gerektigi zaman nehrin denize döküldügü yerden kayiklar ile karsi
tarafa geçerlerdi. Böylece Kite beyinin öldürülmesi ile bura ve Kestel de Osman
Bey'in beyligine katilmis oldu. Bu muvaffakiyet, Osman Bey'in çevresinde hatiri sayilir
bir Bey haline gelmesine sebep oldugu gibi düsmanlarinin da kendisinden çekinmesine
sebep olmustu. Bu esnada Ulubat Gölü'ndeki Alyos Adasi Aygut Alp oglu Kara Ali Bey
tarafindan sulh yolu ile feth olunmustu. Adanin içinde büyük bir kilise bulunuyordu. Bu
kilisenin rahibi, halk arasinda çok söhretli bir kimse kabul edildiginden evi kutsal bir
mekân olarak ziyaret ediliyordu. Kara Ali, bu rahibi ailesi ile birlikte Osman Gazi'nin
huzuruna getirdi. Osman Gazi, rahibin güzel kizini Kara Ali ile evlendirdi.


Koyunhisari muharebesi sonucunda, Bursa'nin kuzey tarafi
hariç olmak üzere üç taraftan yolu kesilip tek basina ve yalniz birakildi. Bununla
beraber, kuvvetli bir savunmaya sahip olan Bursa'ya deniz yolu ile Bizans'tan yardim
malzemesi gelmeye devam ediyordu. Osman Bey kuvvetleri, Bursa önüne kadar akin
yapiyorlarsa da uzun müddet devam edecek bir muhasarada bulunamiyorlardi. Bununla beraber
artik Izmit yolu da Osmanlilara açilmis bulunuyordu.


Bir taraftan Osman Bey'e bagli kuvvetlerin faaliyetleri,
diger taraftan öteki uclardaki Türk beylerinin Bizans kale ve topraklarina olan
hücumlari sonucunda kazandiklari basarilarindan telasa düsen Bizans Imparatoru Ikinci
Andronikos, kizkardesi prenses Maria'yi Ilhanli hükümdarina vererek Mogollarin
yardimlarini kazanmak istiyordu. Bu sayede Osmanli tehlikesinden kurtulmus olacakti. Her
ne kadar Ilhanli hükümdari, Türkleri tehdide tesebbüs etmis ise de bunun pek fazla
müsbet bir neticesi görülmedi. Zira Ilhanlilar bu sirada hem içerde mesgul hem de
hariçte Memlûk sultani ile mücadele halinde bulunduklarindan uclardaki harekâta
bakacak durumda degillerdi. Bunun için Osman Bey, faaliyetlerine devam ederek Iznik ile
Izmit yolu üzerinde olup Iznik'in en mühim karakolunu teskil eden ve Türkler tarafindan
Karahisar denilen Trikokiya (Karahisar)'yi aldi. Temmuz 1308'de gerçeklesen bu fetih
sayesinde Osman Bey, Iznik'i sikistirmaya basladi.


Bizans Imparatorunun, güçlü bir sekilde ortaya çikan
bu yeni hareket karsisindaki tavri ile ilgili olarak Gökbilgin de söyle demektedir:
"Bizans Imparatoru, Türk fütûhatindan kurtarilmasi için daha önce Mahmud Gazan
Han'a nisanladigi hemsiresi (kizkardesi) Maria (Meryem)'yi, bu defa da Ocaytu Muhammed
Hudabende Han'a nisanlamis idi. Bu sihriyetten (akrabalik) memnun olan Ilhanli
hükümdari, büyükçe bir orduyu (Uzunçarsili, Le Beau, XXIII. 105. fasil 53'ten naklen
bu ordunun otuz bin kisilik bir kuvvet oldugunu belirtir.) seferber ederek, Bizans'a
yardima gönderecek oldu. Bu ordu, tasavvura göre hem Osman Gazi'ye karsi, hem de Bati
Anadolu'daki Türk beyleri tarafindan sikistirilip muhasara altina alinan Efes, Tire ve
Salihli gibi Bizans sehir ve kalelerini kurtarmak vazifesi ile görevlendirilmisti. Fakat
daha önce bu konuda uc beylerine yapilan ikaz ve ihtarlar herhangi bir fayda saglamadigi
gibi, bu defa da prenses Maria'nin, Mogol yardiminin bir an önce gelmesi için Iznik'e
gelerek, Osman Bey'e müstakbel esi Ilhanli hükümdarinin kirk bin kisi ile hududa dogru
ilerledigi seklinde haber göndermesi de bir sonuç vermedi. Bati Anadolu'daki sehir ve
kaleler, birer birer Türklerin eline geçiyordu. Maria'nin, tehdidini bilhassa Osman
Gazi'ye tevcih etmesi, bu taraftaki akinlarin siddetinden ve bu yerlerin de imparatorluk
merkezine çok yakin olmasindan ileri geliyordu. Osman Bey ise bu kadinin kullandigi
magrurane tavir ve lisandan hiç ürkmüyor, bilakis daha cür'etli hareket etmeye
basliyordu. Bu sebeple Bizans topraklarina akinlar siklastirildi. Köyler yagmalanip
birçok esir alindi."


Osman Gazi, bütün bu basarilarindan sonra biraz
dinlenmeye ve halkinin idaresi ile daha iyi mesgul olmaya baslamak için Yenisehir'e
dönmüstü (1310). Aradan bir iki sene geçti. Bu zaman zarfinda bir devlete yarasir
sekilde düzen kurulup egemenlik saglamlastiriliyordu. Bundan sonra zafer kazanmaya ve
galip gelmeye alisik olan gaziler 713 (1313) senesinde bir araya toplanip Osman Bey'e
hitaben: "Ey Gazi Han, Allah'a hamd ve minnet olsun, kâfir maglub oldu. Simdiden
sonra, vakit kaybederek bos oturmak size reva degildir. Gaza ile mesgul olmak gerek"
dediler. Bu tesvik üzerine Osman Bey: "Evvela Köse Mihal'i davet edelim, Islâm'i
kabul etsin, eger müslüman olursa ne alâ, her nereye derseniz gidelim, eger o
Müslüman olmazsa evvela onun memleketi Harmankaya'yi çevresi ile birlikte talan
edelim" dedi. Bu karardan sonra hemen Köse Mihal'e haber göndererek "Hemen
gelesin, büyük seferimiz vardir, bütün gaziler hazirdir, seni bekliyoruz" dedi.


Köse Mihal, bu haberi alir almaz hazirliklarini
tamamlayip süratle geldi. Osman Gazi huzurunda hazir oldu. El öptükten sonra Osman
Gazi'ye kalbinin bütün samimiligi ile: "Bana iman arzet, Müslüman olayim"
dedi. Böylece Köse Mihal, Osman Gazi'nin önünde Müslüman oldu. Bütün beyler ve
pasalar bu ihtidaya sevindiler.


O zamana kadar Osman Bey'le yaptigi ittifaktan
ayrilmayan, gerektigi sekilde sadakat ve feragat gösteren Köse Mihal, artik Abdullah
Mihal olmustu. Osman Bey, ona agir (kiymetli ve pahali) bir hil'at verdi. Ona karsi olan
sevgi ve muhabbeti bir kat daha artti. Oglunu da hizmetine aldi. Daha önce idare ettigi
yerleri tekrar ona birakarak kendisine bir sancak verdi. Köse Mihal'e sancak verilmesi,
vaktiyle Selçuklu sultaninin Osman Gazi'ye göndermis oldugu sancaga bir nazire gibi idi.
Böylece kendisi hükümdar, Köse Mihal de maiyyeti beylerinden biri telakki edebilecek
bir muameleye tabi tutuluyordu. Böyle bir hareket, Osman Bey tarafindan ilk defa
yapiliyordu.


Osman Bey, bundan sonra Germiyanogluna karsi müdafaa ve
muhafaza etmek üzere, oglu Orhan Bey'i Saltuk Alp ile birlikte Karacahisar'a gönderdi.
Öbür oglu ise daha önce belirtildigi gibi anasi ile birlikte Bilecik'te idi.


Osman Bey, Germiyan'dan gelebilecek tehlikeye karsi
tedbir aldiktan sonra kilavuzlukta kullandigi Köse Mihal'in delâleti ile Hakk'a
(Allah'a) siginarak Leblebici Hisari (Lubluce) denilen ve Ulu Dag'in eteginde bulunan
Cubuclea kalesi tarafina akina basladi. Buradaki tekfur, Osman Bey'i karsilamaya çikarak
itaat ettigini bildirdi. Bunun üzerine Osman Bey, onu yerinde birakti. Ayrica tekfurun
ricasi üzerine ogullarinda birini yanina aldi. Bundan sonra harekât, Lefke (Osmaneli)
irmagi vadisine intikal ettirildi. Bu harekatin sonunda Lefke ve Mekece hisarlarinin
tekfurlari da itaat arz ettiler. Böylece onlar da daha önceki imtiyaza sahib oldular.
Yerlerinde birakildiklari gibi mülk ve arazileri de hasardan korunmus oldu. Yeni feth
edilen bu yerler hakkinda bilgisi olan Samsa Çavus, bu tekfurlarin itaatlerinin kerhen
(zorla) oldugunu, firsat bulduklarinda bunlarin tekrar Bizans hakimiyetini kabul
edebileceklerinin uzak bir ihtimal olmadigini belirterek:
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Webmas[TR]
Acemi Üye
Acemi Üye
Webmas[TR]


Erkek Mesaj Sayısı : 33
Yaş : 39
Nerden : Almanya
Kayıt tarihi : 01/05/09

KOYUNHISARI MUHAREBESI ve SONRASI Empty
MesajKonu: Geri: KOYUNHISARI MUHAREBESI ve SONRASI   KOYUNHISARI MUHAREBESI ve SONRASI EmptyCuma Mayıs 01, 2009 6:58 pm

"Olamaya ki, cemaat kendi milletlerine rücu'
göstereler" diye düsüncesini açiklayarak buralarin kendisine verilmesini istemis
ise de Osman Bey, bu adamlarin mülk ve memleketlerinden tamamen mahrum edilemeyecegini,
bu yüzden yerlerinde birakilmalari gerektigini ifade ile Samsa Çavus'a vermemistir.
Bununla beraber Samsa Çavus'un sözünü de pek yabana atmayarak ona da Yenisehir suyunun
Sakarya nehrine döküldügü yerde ve bu irmak kenarindaki küçük bir hisari (Hisarcik)
temlik etti. Böylece Samsa Çavus, tekfurlarin harekatini gözetlemeye memur edildi. Bu
köy, halen Osmaneli köylerinden biri olarak bilinmektedir. Daha sonraki dönemlerde
Osmanli Devleti teskilatinda ve bilhassa saray vazifelileri arasinda rol oynayan
"çavus" tabiri ve rütbesi ilk defa bu gazi tarafindan tasinmistir. Osman
Bey'in gazileri bundan sonra Geyve Akhisari tarafina hareket ettiler. Bu kalenin tekfuru,
birkaç bin süvari ile karsilik verdiginden siddetli bir harp oldu. Maglup olan tekfur
önce kaleye çekildi, fakat kalenin sikistirilmasi üzerine müdafaa edemeyecegini
anlayinca sarp bir kaya üzerinde bulunan Karacebesi hisarina kaçti. Akhisar ise
gazilerin eline geçti. Daha sonra da Geyve üzerine varildi. Gazilerin hareketini haber
alan tekfur, kaleyi bosaltarak halkini da yanina almis olarak Kuru Dere denilen müstahkem
bir vadiye gitmisti. Burasi sarp ve geçilmesi zor bir derbende sahipti. Gaziler, kisa bir
zamanda burayi da feth ettiler. Tekfurunu yakaladilar. Bol ganimet elde ettiler. Osman
Bey, burada bir aydan daha fazla bir müddet kalarak o memlekete eman ve emniyet
gösterdi. Köylerini de gazilere timar olarak verdi. Bu arada Geyve'ye bagli bulunan
Tekür pinari denilen çetin ve metin kalenin de zapti gerekiyordu. Fakat bir aydan daha
uzun bir süre seferde bulunan Osman Bey'in, hükümet merkezine dönmesini gerektiren
acil ve önemli bir hadise zuhur etti. Bu yüzden Tekür pinarinin alinmasi Aykut Alp'in
oglu Kara Ali'ye birakildi. Osman Bey ise Yenisehir'e döndü. Osman Bey'in, Yenisehir'e
dönmesini gerektiren olay, Ilhanli hükümdari Olcaytu Muhammed Hudabende tarafindan,
Çoban Bey idaresinde büyük bir ordunun Anadolu'ya sevkedildigi hakkinda alinan haberdi.
Bu ordunun kime ne zaman taarruz edecegi bilinmediginden zamaninda tedbir almak
gerekiyordu. Bu arada Kara Ali çok kisa bir zamanda Tekür pinanni aldi. Bu kale ve
civarindan birçok ganimetler elde ederek Osman Gazi'ye gönderdi. Bu hizmetine mükafat
olarak da Kara Ali'ye Tekür pinari ve çevresi timar olarak verildi.


Osman Bey, Sakarya vadisinde ve Marmara havzasinda bazi
mevkileri ele geçirirken, basta Bursa olmak üzere Iznik ve Izmit'in zaptini da hedefleri
arasinda sayiyordu. On seneden fazla sürecek olan Bursa kusatmasinin baslangicinin 1314
yili oldugu anlasilmaktadir.


Osman Bey, 1314 yilinda gaziler ile Bursa üzerine
yürür. Kalenin kapilarindan birini kendine karargah olarak seçer. Bu Bizans kalesinin
metinligi, sarpligi ve nüfusu ile muhafizlarinin çoklugu eskiden beri biliniyordu. Kale
tekfuru, Osman Bey ile yaptigi meydan savaslarinda maglub oldugu için kaleye çekilmisti.
Osman Gazi tarafindan yapilan askerî ve istisarî bir toplantida Bursa kalesinin hücum
ile zaptedilemeyecegi kanaatine varildi. Osman Gazi "Buna sabir gerektir"
diyerek kale üzerine havale (kontrol altinda bulundurmak için) yapilmasini emr eder.
Bunun için iki hisar yapildi. Bunlardan biri kaplicalar tarafinda, digeri de yukari dag
tarafina bakiyordu. Birincisi Osman Bey'in yegeni Ak Timur'un, ikincisi de Balabancik
adindaki kölesinin dizdarligi altinda idi. Osman Bey, insaatlarini bir yilda bitirdigi bu
hisarlarin yapilmasi esnasinda etrafa akinlar tertib ettirdi. Her tarafi vurdurdu. Bu
esnada düsman kaleden çikamiyordu. Hatta Asikpasazâde'nin ifadesine göre "kâfir,
hisardan tasra parmagin çikaramazdi."


Bu hisarlarin insa edilmesinden sonra Yenisehir'e dönen
Osman Gazi'nin bu yigit komutanlari, Bursa'nin fethine kadar on seneden fazla bir müddet
burada kaldilar. Komutalari altindaki elliser cengaverle sehre disardan yardim ve erzak
sokmamak, içeriden çikacaklara mani olmak ve böylece Bursa'yi devamli bir sekilde baski
altinda bulundurmak vazifesi ile mevkilerinde sebat ettiler. Bu esnada birçok köylü,
Bursa'ya siginmaktansa Osman Bey'e tabi olmayi tercih ediyor ve onlarin himayesinden
faydalaniyordu. Osman Bey, aldigi yerlerin mahsul ve gelirlerini beylik için
(beytu'l-mal, hazine) zapt ediyor, köy ve nahiyeleri de timar olarak gazilere
dagitiyordu.


îlhanli Devleti, Anadolu Selçuklu ülkesine hakim
oldugu zaman, Anadolu'ya birçok asiret gelmisti. Bunlardan bir kismi da Germiyanlilarin
hakim bulundugu Germiyan ili mintikasina yerlesmisti. Bunlardan biri de Osmanli
kaynaklarinda "Çavdarlu, Çavdaroglu", Bizans kaynaklarinda ise
"Tohar" seklinde geçen Çavdar asireti idi. Bu asiret, Çavdaroglu diye bilinen
bir reisin idaresinde idi. Asiret, Osman Bey'in ülkesinin hududunda konar göçer bir
halde yasiyordu. Bunlar, diger bazi göçer asiretler gibi firsat buldukça "yel gibi
eser, sel gibi yol keser" ve ansizin köy basarlardi. Germiyanogullari
ile Osman Bey'in gazileri ve halki arasinda bu siralarda mevcud olan sogukluk ve
geçimsizligin baslica sebebi de bu idi.


Kaynaklar, Osmanlilar ile Çavdarli asireti arasinda
meydana gelen bir hadiseyi söyle nakl ederler:


"Osman Gazi, Lefke kazasina gittiginde,
Germiyan'dan Çavdar Tatari, Karacahisar pazarina hücum edip basmisti. Bunlar, bununla da
kalmayarak pazari da yagmalamisti. Bu esnada Eskisehir'de at nallatmakta olan Orhan
Gazi'ye haber gönderilmis. Bu haberi alan Osmanli yigitleri, derhal Orhan'in yanina gelip
toplanirlar. Orhan, süratle yola koyulup Çavdar Tatarina yetismek ister. Daglar
arasinda, Oynashisari denilen harabe bir hisarin yaninda onlara yetisir. Onlara göz
açtirmayan Orhan, aldiklarini tamamiyle biraktirdigi gibi onlardan bir kismini da
yakalatip Karacahisar'a getirdi. Yakalananlar arasinda Çavdar Tatari'nin oglu da vardi.
Orhan, babasi gelinceye kadar bunlari sakladi. Osman Gazi gelince Çavdar oglunu
getirdiler. Osman Gazi "Ogul, bu zâlim, komsudur. Hem de Müslümandir, öldürmek
olmaz. Beyleriyle birlikte bunlara da and verelim ve onlari serbest birakalim, varsin
memleketlerine dönsünler" dedi. Öyle de yaptilar. o zamandan tâ Yildirim zamanina
kadar düsmanlik olmadi. Simdi dahi onlardan kalanlara Çavdarli denmektedir.


Görüldügü gibi Germiyan taraflarindan gelip
kendisini rahatsiz eden, pazarini basan ve oradaki mallara el koyan Çavdar Tatari'na
karsi Osman Gazi, gayet yumusak davranmistir. Gerek komsuluk hakki, gerekse müslüman
olmasindan dolayi onu öldürmemis, sadece bir daha böyle bir harekete girismeyecegine
dair kendisinden söz almakla yetinmisti. Bununla beraber tedbiri de elden
birakmamaktaydi. Caydirici olmasi bakimindan kendisi orada bulunacak, gazaya, oglu Orhan'i
gönderecektir. Gönderirken de Çavdarli Tatari hakkinda söyle diyecektir: "Ogul
Orhan, her ne kadar bu Tatarla ahd edip, and vererek gönderdik ise de, bu Tatar and tutar
taife olmaz. Ben burada oturayim. Bu defa var sen gaza et. Hak Teâlâ'nin sana zafer
vermesi ümid olunur."


Babasinin, Orhan'i kendi basina sefere göndermesi, ona
olan güveninin bir ifadesi idi. Bundan böyle Bizans'a karsi olan fütuhatlarda o,
komutan olarak tayin ediliyor, maiyetine de Akçakoca, Gazi Abdurrahman, Konur Alp ve
Köse Mihal gibi ünlü gaziler veriliyordu.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
KOYUNHISARI MUHAREBESI ve SONRASI
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Sonsuz.ForumDizini.Com | Sonsuz Paylaşım :: SonsuzForum Kütüphane :: Forum Kütüphanesi-
Buraya geçin: