Sonsuz.ForumDizini.Com | Sonsuz Paylaşım
Kürt çocuklarından birkaç söz Uyeolf
Misafirsen üye ol.Üye isen giriş yap


Forumda size gözükmeyen yerlerden yararlanmak için üye olun!!!
Sonsuz.ForumDizini.Com | Sonsuz Paylaşım
Kürt çocuklarından birkaç söz Uyeolf
Misafirsen üye ol.Üye isen giriş yap


Forumda size gözükmeyen yerlerden yararlanmak için üye olun!!!
Sonsuz.ForumDizini.Com | Sonsuz Paylaşım
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

Sonsuz.ForumDizini.Com | Sonsuz Paylaşım


 
AnasayfaAramaLatest imagesKayıt OlGiriş yap

 

 Kürt çocuklarından birkaç söz

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
ENDER
Yönetici
Yönetici
ENDER


Kadın Mesaj Sayısı : 378
Yaş : 27
Nerden : Karşı Komşumun$ Karşısı xD
Lakap : -
Kayıt tarihi : 14/03/09

Kürt çocuklarından birkaç söz Empty
MesajKonu: Kürt çocuklarından birkaç söz   Kürt çocuklarından birkaç söz EmptyPtsi Nis. 06, 2009 5:09 pm

Tarihin içinde rol almayıp kendi geleceklerini, kaderlerini başkalarının insafına terk edenlerin en büyük cezasını, çocukları ve torunları görmektedir.

İki milyar İslam ümmeti içinde yalnızlığa, çaresizliğe ve sahipsizliğe itilen Müslüman Kürt halkı genciyle yaşlısıyla, kadınıyla, erkeğiyle mezalime uğradığı gibi, çocukları da bu mezalimden en büyük payı almaktadır. Çünkü bu çocuklar vicdandan, insaftan, merhametten yoksun gaddarların çizmesi altında, zulüm acısıyla inlemektedirler.


Müslüman Kürt halkına vahşet ve zulüm icra etmek üzere ittifak eden zalimler, 20. yüzyılın başlarından itibaren birbirlerine verdikleri destekle, dünyanın orta yerinde zengin yer altı-yer üstü kaynaklarına sahip ve elli milyonluk nüfusa ulaşmış bu halka günümüze gelinceye değin pervasızca saldırmaya devam etmişlerdir.

Evet esaret öyle bir şeydir ki, onun ağır ve acı bedellerini en çok, o esir coğrafyada doğan savunmasız çocuklar ödemek zorunda kalır. İşte, bölünmüş-paylaşılmış Kürdistan coğrafyasının üzerinde, esaret altında yaşayan Kürt halkının son yüzyıllık tarihi bu acı gerçeğin örnekleriyle doludur.

Esaret altında doğan, Yaratıcısı'nın kendisine bahşettiği nimetlerden ve haklardan mahrum bırakılarak büyüyen Kürt çocukları, bu esaretin ve bu mahrumiyetlerin verdiği derin acılar yetmiyormuş gibi; düşmanlarının acımasız katliamlarından ve kirli politikalarından da kendilerini kurtaramamaktadırlar.

Ülkemizin hangi karış toprağını elinize alıp konuştursanız, o toprak, şahit olduğu tüm mazlum çocuklarımızın feryatlarını, gözyaşlarını, acılarını, uğradıkları haksızlıkları dile getirecek ve tek tek size sayacaktır. Amed'den, Dersim'den, Zilan'dan, Kerkük'ten Nahçıvan'a ve ta Agirî'ye kadar koca bir coğrafyada kainat bu mezalime şahittir. Bazen annesinin karnında iken dipçiklerle, bazen kundaktan alınıp kızarmış yağlarla, bazen diri diri ateşlere fırlatılmasıyla, bazen mağaralara tıkılıp üzerlerine gaz yağı dökülmesiyle, bazen gökyüzünden gelen kimyasallarla, bazen babası-anası ile beraber öldürülmekle on yıllar boyu zulme uğrayan Kürt çocuklarıdır. Ve yine köklerinden koparılıp, alındıkları tel örgülü okulların cenderesinde; bilinçleri ve kişilikleri paramparça edilip, asimile ile bitirilmek istenen bu çocuklardır.
Bunlar, yaklaşık bir asırdır esaret altında bulunan Kürt halkının (ve bir bütün olarak Kürdistan coğrafyasındaki her canlının) karşılaştığı vahşetin, Kürt çocuklarına nasıl yansıdığını gözler önüne seren yüzlerce örnekten sadece birkaç tanesidir.

Tarihte Firavun'un, İsrailoğulları kavminin çocuklarına yönelik acımasız politikası hepinizin malumudur. İki senede bir, İsrailoğulları'nın yeni doğan erkek çocuklarını katleden Firavun böylelikle bu halkı sağlıklı bir genç nesilden mahrum bırakmayı ve onun geleceğini karartmayı amaçlamıştı. Günümüzde ise bir halkın geleceği olan çocuklar üzerinde çok daha çeşitli ve korkunç yöntemler uygulanabilmektedir.
Kürtler'in, geçen yüzyıllık esaret dönemi boyunca en fazla karşılaştıkları politika, fiziki imha ve katliam olmuştur, ki buna çocuklar da dahil edilmiştir. Kürtler'in karşılaştığı diğer bir politika olan asimilasyon politikası ise hemen hemen bütün Kürt çocuklarının kişiliğini hedef almış diğer bir yöntemdir. Ve asimilasyonla içi boşaltılmaya çalışılan Kürt çocuklarına, değerlerinden kopuk ve kendi halkı için zararlı bir kişilik dayatılmakta; fuhuş, uyuşturucu, hırsızlık batağına itilen Kürt çocukları kendi toplumunun başına adeta bela haline getirilmektedirler.

Evet, zalimlere göre Kürt çocuğu için en uygun olan seçenek onun ölümüdür, bu olmazsa onun asimile edilmesi veya kendine ve halkına zarar vererek farklı bir şekilde ölüme mahkum edilmesidir.
Ne acıdır ki Kürt toplumu ve onun geleceği olan Kürt çocukları bu yöntemlerle kuşatılarak bitirilmek ya da en azından böylece esarete mahkum edilmek istenmektedir.

Kürt analarının büyük umutlarla dünyaya getirdikleri ve büyük emeklerle büyüttükleri çocuklarımızın, beyinlerini ve kişiliklerini şekillendirenler, Kürdistan'daki egemen güçlerdir. Evet maalesef çocuklarımız hakkında her türlü insiyatifi elimizden alan bu sistemlerin gözünde hiçbir Kürt çocuğunun değeri yoktur, hatta onlara göre Kürt çocukları potansiyel suçlu ve potansiyel tehlikedir.

Yüzyıllık yakın tarihimizde yüzlerce-binlerce defa karşılaştığımız bu acı gerçeğin en son örneklerini, Bingöl depremi esnasında ve şu an gündemde olan kuş gribi vakıasında tekrar gördük.

2003 Mayıs depreminde Bingöl-Çeltiksuyu yatılı bölge okulunda okuyan iki yüze yakın Kürt çocuğu, çürük yapılan okulun yıkılması ile enkazın altında kalarak ölmüşlerdi. Yoksulluk ve bilgisizlikten o okullara gönderilen çocukların yakınları daha sonra, devlet aleyhinde tazminat davası açtılar. Devletin bilirkişi(!) olarak tayin ettiği avukat Av. M. Adil Bilgin, yaptığı hesaplamalar sonucunda Ercan'a depremde kaybettiği çocuğu Cengiz Ercan için 52,15 YTL verilmesine hükmetmiş!!!! Evet adeta alay edercesine bir miktar belirlenmişti. Oysa ki devlete (ve onun yaptırdığı binaya) güvenerek çocuklarını o binalara gönderen anne-babalarının yüreğine bırakılan acıların bedelini, tüm dünyayı verseler dahi karşılayabilirler mi?
Hatırlarsanız Almanya'da birkaç kendini bilmezin çıkardığı yangın sonucu, Solingen'de beş Türk, feci şekilde kendi evlerinde ölmüşlerdi. Sistem ayağa kalkarak Alman devletini dünya kamuoyunda suçlu gösterdiği gibi, Alman Devleti ölenlerin yakınlarına -en azından gönüllerini almak için- milyonlarca mark tazminat ödemişti. İşte Alman devletindeki insan hayatının karşılığı ve işte bu ülkede yaşayan insanların hayat karşılığı...

Kuş Gribi vakası nedeni ile üç kişinin ölmesi hepinizi üzmüştür. Daha onlarca kişinin de bu hastalık ile pençeleşmesi, en önemlisi bu hastalığın bir çok yere yayılması basite alınacak bir durum değildir.
Ama dikkatinizi çekti mi, Manyas'ta bu hastalık başladığında devletin tüm birimleri tarafından gösterilen olağanüstü çalışma sonucu, insan faktörüne zarar verilmeden kökü kurutulmuştu.

Ne hikmetse aynı hastalık aynı dönemde Manyas'ın çok uzağında, sözde vatandaş ve ist potansiyeli barındıran Serhat şehirlerinde görüldüğü halde ciddiyetle tedbir alınmadı. Onlarca yerden yüzlerce kanatlı hayvanların telef olduğu haberleri Ankara'ya ulaştırıldığı halde, Ankara'dakiler sessizce seyretmeyi tercih ettiler. Devletin bakanları kamuoyu önünde böyle bir tehlikenin bulunmadığını söylediler.

Bölgedeki durumdan haberdar olan Ankara, bölgedeki sağlık kurumları ve doktorlar tarafından Kuş Gribi virüsüne "Kuş Gribi Virüsü" teşhisi konulmasına ve buna göre tedbirlerin alınmasına kızıyordu (Hükümet sözcüsü Cemil Çiçek’in tv’ler karşısındaki sözleri hala akıllardadır). Böylelikle tedbir almayan, tedbir almayı uygun görmeyen ve bu görülen hastalık alanlarına müdahale etmeyen devlet, bu hastalığın yayılmasına birinci dereceden sebep olmuştur.

Zira devletlerin işleyişinde tesadüf yoktur, amaç ve planlama vardır. Bu son gelişmelere bakınca: "Acaba bu gelişmeler karşısında bölge insanlarına yönelik olarak, devletin belli bir planlama hazırlığı yok muydu? Ya da vardı da, gerekli hassasiyet ve planlama bilinçli olarak yavaşlatıldı mı?" demekten insan kendini alamıyor.

Değil mi ya böyle bir hastalığın Müslüman Kürt Halkı'nın çocuklarına bulaşması ve ölmeleri kimin umurunda (olacak)? Kim bilir belki de bu hastalık vesilesi ile Kürt çocuklarının bedenlerini kobay olarak kullanmanın önünü kendilerine açtılar. Zira daha insanlar üzerinde etkisi ne olduğu kanıtlanmamış olan Tamiflu isimli ilaç, bölgedeki insanlar için adeta bir kurtuluş iddiasıyla piyasaya sürülmüştür. Eh nasılsa kobay olarak kullanacakları insanlar, sözde vatandaştılar ve iç mihraktılar. Bu zihniyet ırkçı ve faşist bir zihniyettir. Bu zihniyet, on yıllardır bölgemizde kendini her olayda göstermektedir.

"Bölgedeki çocuklar örgütleri saflarındadırlar. Bir çok olayda bu çocuklar devletin görevlilerine karşı ön saflarda bulunmuşlar. Yarın büyüyecek olan bu çocuklar muhtemelen devlet görevlilerinin canlarına okuyacaktır. Bunların dikkate alınarak sanık polis ve özel timcilerin beratlarını istiyorum"

Yukarıdaki ifadelerin özünü, Kızıltepe'de on iki yaşında on üç kurşunla Uğur Kaymaz'ı babasıyla beraber öldürdükleri iddiası ile sanık durumuna düşen polis ve özel timcilerin, avukatı tarafından mahkeme başkanına ifade ediliyor.

Öldürülen Kürt çocuğu ise ve öldüren devletin bir biriminde çalışan görevli ise adeta birileri bu ölümleri alkışlamaktadır. Hatırlarsanız bir ara kapkaççılık olayı nedeni ile devletin bazı kalemşörler Brezilya örneğini getirerek, hem bu çocuklar azalsınlar ve hem de diğerlerine ibret olsunlar diye öldürülmelerini bir seçenek olarak devletin önüne koymuşlardı. Kapkaç işini yapanlar, genelde savaş ve göç mağduru olan Kürt gençleri oldukları bilinen bir gerçekliktir.

Bizler, Kürt çocuklarına bir dokunsak bin ah işitiriz, onlar üzerinde uygulanan bin mezalime şahit oluruz. Bazen bizzat kendimiz yaşayarak… Kürt çocukları bir bela ile değil, binlerce bela ile karşı karşıyadırlar.
Babaları ve anneleri gibi Kürt çocukları da "devlet" nazarında mahkumdurlar, potansiyel suçludurlar. Bu sahipsizlik içinde "dünyanın ü"ne muhatap olmaktadırlar. Kâdir ve şefkatli olan Yüce Allah, genelde tüm mazlumları özelde de mazlum Kürt halkını her türlü esaret, sahipsizlik ve zulümden kurtarsın. Kendi katından bu mazlumlar için "kurtarıcılar" göndersin.

"Diri diri toprağa gömülen kıza sorulduğunda: 'Hangi günahtan dolayı öldürüldü?' diye." (Tekvir; 8, 9)

Evet babası da anası da dahil dünyada kim-senin kendisine sahip çıkmadığı ya da sahip çıkmaktan utandığı bu kız çocuğuna Allah(c.c.), mahşer gününde sahip çıkıyor.

Mekke'de diri diri gömülen kız çocukları sırf "cinsiyetlerinden" dolayı bu zulümlere maruz kalıyorlardı. Anasından doğar doğmaz binbir düşmanca politikanın kurbanı edilmek istenen Kürt çocukları da bu zulümleri sırf mensup oldukları "ırklarından" dolayı yaşamaktadırlar. Ahiret gününe iman eden her müslümanın, cinsiyetlerinden dolayı zulme maruz kalan kız çocuklarına sahip çıkan Peygamber Efendimiz'i (s.a.v.) örnek alarak; günümüzde ırklarından dolayı zulme uğrayan Kürt çocuklarına sahip çıkması gerekir.
Aksi takdirde bu zulmü işleyen zalimlerle beraber, aynı zulümlerden dolayı yargılanacaklarını, müslümanlar hiçbir zaman unutmamalıdırlar.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://sonsuz.forumdizini.com
 
Kürt çocuklarından birkaç söz
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Sonsuz.ForumDizini.Com | Sonsuz Paylaşım :: SonsuzForum Kütüphane :: Forum Kütüphanesi-
Buraya geçin: